Andrew’in Umut Dolu Gezi Hikayesi; Andrew ile Amerika’dan Türkiye’ye dönerken uçakta tanışmıştık. Mütevazı tavırları ve kendine has salaş giyim tarzıyla onca yolcu arasından sıyrılıyordu zaten. O zamanlar 27 yaşında idi, sırtında çantası ve küçücük bir fotoğraf makinasıyla Türkiye’ye geliyordu. Uzun yol boyunca ve sonrasında sohbet etme imkanımız olmuştu.


İngiliz dili ve edebiyatı okumuş, sonra istediği hayatın bambaşka olduğunu fark edince gitmiş Hawaii’de bir çiftlikte çalışmaya başlamış :O Yılın altı ayı çiftlikte süt sağıyor, kalacak yere para ödememek için çiftliği temizliyor, sonra biriktirdiği parayla altı ay dünyayı geziyormuş! “Modern dünyanın dayatmalarından” bir hayli uzak, mutlu olduğu biçimde yaşıyordu.

Bir yazlık bir kışlık ayakkabı, tek değişim kıyafet. Birçoğumuz cep telefonumuz olmadan tuvalete bile gitmezken o dünyayı geziyordu.. :O Neden demiştim, “ihtiyacım yok ki” demişti. Amerika’dan kalkıp Pakistan’a bile gitmiş. Orada seni en çok şaşırtan şey ne olmuştu, diye sormuştum “yerdeki tuvalet (alaturka), bir hafta sürdü alışmam, bacaklarım tutuluyor nasıl birşey o öyle” demişti. :)

Yabancı bir ülkeye giderken en önemli şeyin yerli halkın konuştuğu dilde birkaç tane dahi olsa kelime öğrenmek olduğunu öğütlemişti bana. “Bu insanların hoşuna gider, sana kolay ısınmalarını böylece yardım etmelerini sağlar” demişti. Türkiye’ye gelirken Türkçe kelimelerin yanısıra Kürtçe de öğrenmiş.

İstanbul‘da onu Sultanahmet‘deki hosteline bırakırken numaramı vermiştim. Yolun düşerse ara diye, sonra ben Tarsus’a döndüm. Onun herhangi bir iletişim bilgisi yoktu haliyle :) Haftalar sonra bilmediğim bir numara aradığında benim için gerçekten sürpriz olmuştu. “Kızım ben kamyon şoförüyüm, Aksaray’dan geliyorum. Yanımda bir arkadaş var o verdi numaranı, Adana’da bırakacağım onu, gelip al” :)) Bizim Andrew otostop çekerekten Kapadokya‘ya gelmiş, oradan da benimle vedalaşmaya :) Bir gece ev sahipliği etmiştik annemle, gezdirdik, sonra bir kamyonla Antep’e yolladık. Çok mutlu olmuştu evimizi açtığımız için :)

Türkiye’nin ardından rotasında Suriye ve Irak vardı. Sonra hiç haber almadım Andrew’dan. Annem arada sorar, Diloş bi arkadaşın vardı ne oldu acaba ona diye. Umarım iyidir Anne, derim. Belki birinize yollarda denk gelmiştir :)

Fotoğraftaki danalar temsili, Andrew’u çiftlikte çok seviyorlarmış, ona hediye etmişler bir tane, onu temsilen :) Umarım danana kavuşmuşsundur sevgili Andrew.. ❤️

Yazar: Dilara Begüm Berktaş

Fotoğraf: Işıl Soylu