Süleymaniye Cami
Süleymaniye Cami

Birbirinden güzel eserleri altında imzası bulunan Mimar Sinan’ın ustalığı, kalfalık dönemi eserim diyerek tarif ettiği Süleymaniye Cami’nde uyguladığı mimari incelikler ile dikkat çekiyor.

Süleymaniye Cami Tarihi

Süleymaniye Cami Tarihi
Süleymaniye Cami Tarihi

Kaynaklarda temel atma tarihi 1550 yılı diye belirtilmekle birlikte ay ve gün konusu tartışmalıdır. Ancak devlet kaynaklarından edinilen bilgilere göre 13 Haziran 1550 temel atma günü olarak kabul edilebilir. Kanuni Sultan Süleyman’ın hazır bulunduğu bu törende Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ilk temel taşını gelenek olduğu üzere mihrap duvarının yükseleceği kesime yerleştirir.

Evliya Çelebi bütün yapılarla birlikte bu külliyenin “bin kubbe” ile örtülü olduğunu, 3000 kişinin burada hizmet verdiğini yazar.

15 Ekim 1557 tarihinde, yani temel atıldıktan yedi yıl sonra caminin tamamlanmasını ve bir cuma gününe rastlayan açılışı Koca Sinan şu sözlerle anlatır;

“Anahtarını padişahın dest-i mübâreklerine verdim ve dua eyleyip el kavuşturup durdum. Padişah da odabaşına teveccüh ederek, ‘Cami açmaya kim elyaktır?’ dediklerinde o da, ‘Padişahım, ağa bendeniz bir pîr-i azîzdir, bu babda elyak ol emektar kulunuzdur’ deyince padişah, ‘Bu bina eylediğin beytullahı yine sen açmak evlâdır’ deyü dua ve senâ edip miftahı cânü dilden verince ‘yâ fettâh’ deyip açtım.”

Süleymaniye Cami Mimari Yapısı

Caminin bir ana kubbesi, iki yarım kubbesi ve iki çeyrek kubbesi ile on küçük kubbesi vardır. Ana kubbe dört fil ayağına; kubbe kemerleri ise, dört büyük granit sütuna oturtulmuştur.  32 penceresi bulunan kubbe 27,25 metre çapında ve 53 metre yüksekliktedir. Sesin aksini kuvvetlendirmek için kubbenin içine ve köşelere, ağzı iç tarafa açık bir şekilde yerleştirilen 50 cm boyunda 64 küp bulunmakta, bu sayede hassas bir akustik meydana gelmektedir. Yaklaşık 3500 metrekarelik iç alana sahip olan caminin uzunluğu 59, eni 58 metre olup 238 pencereden ışık almaktadır. Granit ve mermer sütunlara dayanan hünkâr ve müezzin mahfili, minber ve mihrap işçilikleriyle dikkati çekmektedir.

Caminin kendi haşmetine uygun tarzda yapılan dört minaresi ve on şerefesi bulunmaktadır. Minarenin ikisi üçer şerefeli diğer ikisi ise ikişer şerefelidir. “Cami minareleri” ve “Harem Minareleri” diye adlandırılan minareler, Kanuni’nin, İstanbul’un fethiyle dördüncü padişah; on şerefe de Osmanlı İmparatorluğunun 10. padişahı olduğuna işaret etmektedir.

Yaklaşık 6000 metrekarelik alana sahip olan cami bahçesinin 11 kapısı bulunur. Bahçenin etrafında “Süleymaniye Medreseleri” diye meşhur olan beşi lise seviyesinde, biri fakülte biriside ihtisas bölümü olmak üzere yedi medrese tesis edilmiştir.

Süleymaniye Cami İçi

Cami içinde çok kıymetli dört büyük granit sütun bulunur. Bu granitler İskenderiye, Baalbek, İstanbul’daki Kıztaşı ve Saray-ı Amire’den alınarak camiye getirilmiştir. Her biri 9,02 metre yüksekliğinde 1,14 metre çapında ve 40-50 ton olan bu dört sütunu Mimar Sinan, Dört Halife’ye benzetmektedir. Mabedin zemini mermerlerle döşenmiş ve etrafı 28 kubbeli revaklarla çevrilmiş üç kapılı geniş bir iç avlusu vardır. Mezkûr kubbe kemerleri 24 sütuna dayanmakta olup 12 tanesi granit, 10 tanesi mermer ve iki tanesi de somaki mermer sütunlardır.

Camideki yazılar, meşhur hattat Ahmet Karahisarîve talebesi Hasan Çelebi’nin eseridir. Daha sonra Kazasker Mustafa Efendi de bazı yazılar ilave etmiştir. Yazıların birkaç tanesi dışında tümünün metni Kur’an-ı Kerim’den alınmış, ustalıklı bir şekilde işlenmiştir. İç avludan camiye girilen kapının üzerinde yazılan kitabe, sağ-orta-sol olmak üzere üç bölüme ayrılır. Birinci bölümde Kanuni’nin vasıfları sayılmakta, ikinci bölümde onun soyu silsile halinde belirtilmekte, üçüncü bölümde ise saltanatın devamına ve geçmişlerin ruhlarına duadan sonra mabedin üstün nitelikleri hangi niyetle ve ne zaman yapıldığı belirtilmektedir. Mihrabın önündeki türbe, kendi parasıyla cami inşa ettiren Kanuni Sultan Süleyman’a, yanındaki türbe de eşi Hürrem Sultan’a aittir.

Süleymaniye Cami Özellikleri

Haliç, Topkapı Sarayı, Boğaziçi ve Marmara’yı gören tarihi yarımadanın en yüksek tepesine konumlandırılan ve 1985 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan Süleymaniye Külliyesi dikkat çeken pek çok özelliğe sahiptir.

Ana Kubbe

Ana kubbesinde “Allah, göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir” mealindeki Nur Suresi’nin yer aldığı camide, bazı ayetlerin anlamları ile bağdaşan yerlere yerleştirildiği bilinir.

Akustik

Mimar Sinan, camide verilen vaazın duyulması için akustik sistemi üzerinde çalıştığı, sesin bir noktadan çıkarak caminin her köşesine eşit şekilde dağılması için çaba gösterdiği bilinir. Koca Sinan, bu gayeyle Anadolu’da kullanılan turşu küplerinden içi boş 65 tanesini ağızları aşağıya bakar vaziyette ana kubbenin etrafındaki duvarlara yerleştirdi ve küplerin aralarını da yumurtanın akıyla sıvamıştır.

Bir rivayete göre Mimar Sinan’ın, akustiğin temini için camide nargile içtiğini, durum Kanuni Sultan Süleyman’a şikâyet edilince padişahın hışımla gelip baktığını ve Mimar Sinan’a bunun sebebini sorduğunu, Sinan’ın da “Sultanım, bakınız bunun içerisinde tömbeki yoktur, sadece su vardır. Bu, çektiğim zaman fokurdayan suyun sesinin kubbeye nasıl ulaştığı ve caminin her noktasına eşit vaziyette nasıl dağıldığını temin için yaptığım bir çalışmadır” diyerek çalışması hakkında bilgi verdiği söylenir.

İs Odası

Yapıldığı dönemde elektrik olmadığı için cami 275 adet kandil ve bunlara ek olarak mihrabın 2 yanına yerleştirilen dev mumlar ile aydınlatıldı. Mimar Sinan’ın yanan mumlardan çıkan isin camiye zarar vermemesi için orta kapının üstünde bir oda tasarladı, kandillerden çıkan isin meydana gelen akımla mihrabın aksi yönüne hareket ederek kapının üstünde dışarıya açılan 4 adet küçük pencereden is odasına çekildi. Hava akımının is odası yönüne doğru olmasını sağlamak için camiyi is odası merkezli yaptı, bu odada biriken isle de mürekkep elde edildi. Bu mürekkeple de o günün siyasi, dini, idari bütün fermanları yazıldı. Bunun sebebi ise, bütün bu el yazması eserler gibi önemli belgelerde bu mürekkep kullanıldığı zaman, herhangi bir akıcı maddenin dökülmesiyle yazılar kaybolmuyor. Kaybolması için illa ki o kağıdın yok olması gerekiyor. Ayrıca is odasından caminin içine açılan 2 adet pencereden bakıldığında birinden sadece cami içindeki “Allah” yazılı levhanın, diğerinden de “Muhammed” yazılı levha görülüyor. Bu durum da yine ince bir hesapla ayarlanmıştır.

Fil Ayakları

Süleymaniye Camisi’nin 53 metre yüksekliğinde, 26,5 metre çapındaki merkezi kubbesini taşıyan fil ayaklarından ikisinin Mısır veya şu anda Lübnan sınırları içinde kalan Baalbek’ten, diğer ikisinin ise Afyonkarahisar’ın İscehisar ilçesinden getirildiğinin rivayet ediliyor. Osmanlı döneminde bu fil ayaklarında kürsülerin olduğunu, ilim adamlarının buradan halka tefsir, İslâm hukuku, hadis ve tasavvuf dersleri verdiği söyleniyor.

Deve Kuşu Yumurtaları

Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yaparken, avizelerde bulunan kandil çanaklarının aralarına devekuşu yumurtaları koydurtmuş. Aradan 400 yıl geçtiği için o yumurtaların çoğu kırılmış ya da çalınmış. Sayıları 300’den 30’a düşmüş. Geriye kalan 30 yumurta da, zaman içinde bildiğimiz yumurta renginden, karara karara kahverengiye dönüşmüş. Ama dikkatlice bakıldığında onların kocaman yumurtalar olduğu anlaşılır. Bunun sebebi yüzyıllar sonra ortaya çıkmıştır. Kurumuş devekuşu yumurtası insanın duyamadığı akrep, örümcek gibi haşeratı uzak tutan bir koku yaymaktadır.

Cevahir Minaresi

Süleymaniye Camii’nin mimarisindeki bir diğer özellik de avlunun hemen solunda bulunan ve daha küçük boyutta olan “Cevahir Minaresi”. Evliya Çelebi’den rivayetle caminin yapımının uzaması karşısında mali açıdan sıkıntı çekildiğini düşünen İran Şahı Tahmasb Han, Kanuni Sultan Süleyman’a inşaatın devamı için elmas ve değerli taşlar göndermiştir. Bu davranış karşısında öfkelenen Kanunu Sultan Süleyman bu harekete cevaben, caminin her taşının bu taşlardan çok daha değerli olduğunu söyleyerek taşları mimarbaşına vermiştir. Mimarbaşı Sinan da bu taşları, inşa ettiği cami minaresinin taşlarının içine yerleştirdi. Bu minare, bu değerli taşları içinde barındırdığı için “Cevahir Minaresi” diye biliniyor.

Ebcet Hesabı

Cami içindeki mesafeler ölçüldüğünde, bütün mesafelerin ebcet hesabı ile “Allah” isminin katları olduğu, minare yüksekliği, kubbe çapı gibi bazı uzunluk ve açılar birbirine orantılandığında “Pi” sayısı ya da dünya ekseninin eğim açısı olan 23 gibi rakamları verdiği biliniyor.

Süleymaniye Medresesindeki Diğer Yapılar

Kanuni Sultan Süleyman Türbesi

Yatay gelişen hazîre alanındaki büyük yükseltilerden biri olan türbe sultanın 6 Eylül 1566 Sigetvar seferi sırasında ölümünden birkaç hafta sonra Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Sekizgen bir gövde planı göstermekle birlikte bu kütlenin alt kesimini kavrayarak dışa doğru genişleyen bir revak uygulaması yapıyı diğer sultan türbelerinden ayırır. Sekiz zarif sütuna oturan bir giriş revakı ile iç mekâna geçilir. İç mekân, sekizgen duvarların önünde sekiz sütuna oturtulan kemerler küçük bir alanda yoğun bir strüktür uygulaması sergiler. Sedef ve fildişi kakmalı kapı kanatları döneminin sayılı örnekleri arasındadır.

Hürrem Sultan Türbesi

15 Nisan 1558 yılında ölen Hürrem Sultan için yine Sinan tarafından yapılan türbe Kanuni Sultan Türbesi’nin güneydoğusunda ikinci yükseltiyi teşkil eder. Sundurmalı girişiyle yine sekizgen planlıdır. Kubbe altında silindirik dönüş yapan kasnak üzerindeki celî sülüs ayet kitabesiyle farklılık gösteren yapıda alt sıra pencerelerindeki demir parmaklık, üstte sivri kemerli filgözü dışlıklar ve taş profiller olgun bir üslûbu tamamlayan unsurlardır. İç mekânda pencerelerle mukarnaslı nişlerin alternatif sıralandığı alt kesim kitabe ve bitki süslemeleriyle dönemin zengin çinilerini sergiler.

Mimar Sinan Türbesi ve Sebili

Caminin kuzeyinde bir sokağa cephe veren arasta ve Sâlis Medresesi’nin batısında oluşan küçük mezarlık alanında bir başka türbe daha vardır; burası bütün külliyeden sorumlu olan mimarın türbesidir. İki sokağı ayıran küçük üçgen arsanın köşesine kubbeli bir sebil yapıldıktan başka bu sebilin hemen arkasına külliyenin tamamlanmasından otuz yıl kadar sonra ölen Sinan’ın türbesi inşa edilmiştir.

Sıbyan Mektebi

Külliyenin güneybatısında köşede yer alan sıbyan mektebi fevkanî olarak ele alınmıştır. Kesme taş malzemeyle inşa edilen yapı iki bölümlüdür. Öndeki kare planlı, kubbeli giriş mekânı batı ve kuzey yönüne açık olarak düzenlenmiştir. Dikdörtgen planlı kapalı mekân ise birer tonoz ve kubbe ile örtülüdür.

Medreseler

Caminin batı yönünde yer alan Evvel ve Sânî medreseleri kareye yakın dikdörtgen planlı yapılardır. Batı yönünde eksende yer alan ve dışa taşkın olan dershane mekânları bu yönde revakı kesmektedir. İki yandan girişi olan dershaneler dikdörtgen planlı olup batı yönünde büyük bir kubbeyle örtülüdür. Her iki yapı yan yana ve simetrik biçimde ele alınmış olup dar bir sokakla birbirinden ayrılmıştır. Yapılar bugün Süleymaniye Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir

Caminin doğu yönünde yer alan Sâlis ve Râbi‘ medreseleri de kareye yakın planda simetrik biçimde ele alınmıştır. Her iki yapı, Haliç’e bakan yamaç üzerinde eğimli bir arazide kademeli olarak kesme taş malzemeyle inşa edilmiştir. Arazideki eğimden dolayı her iki medresenin alt katında dar bir avluya bakan ve tek sıra odalardan oluşan birer medrese bulunmaktadır. Bu yapılar Mülâzimler Medresesi diye tanınmaktadır.

Külliyenin güneydoğu ucunda yer alan Dârülhadis Medresesi kırık bir çizgi üzerinde tek sırada dizilen ve önleri revaklı olan odalardan oluşmaktadır. Önünde dar bir avlu bulunan medresenin cami yönünde fevkanî olarak düzenlenen küçük bir dershanesi bulunmaktadır. Yapı külliyenin diğer yapılarından farklı şekilde bir sıra taş, iki sıra tuğladan meydana gelen almaşık duvar örgüsüne ve tuğla kirpi saçağa sahiptir.

Tabhane

Külliyenin kuzeyinde bulunan tabhane binası dikdörtgen planlı olup revaklı avlu etrafındaki odalardan oluşmaktadır. Revakların ve odaların üzeri kubbelerle örtülmüştür.

Kervansaray

Eğimli bir arazide yer alan imaret ve tabhane yapılarının alt katları kervansaray şeklinde değerlendirilmiştir. İmaret binasının altında kalan bölüm “L” biçiminde bir mekândır ve üzeri çapraz tonozlarla örtülmüştür.

Hamam

Ön cephesi hafifçe pahlanmış dikdörtgen planlı hamam kare planlı ve kubbeli soyunmalık kısmına sahiptir. Ilıklık bölümü dikdörtgen planlı ve kubbelidir. Sıcaklık bölümü dört eyvanlı ve köşeleri dört halvetli olarak düzenlenmiştir. Mekânın ortası kubbe, eyvanlar tonoz, halvet hücreleri birer küçük kubbe ile örtülmüştür

Çarşı ve Dükkânlar

Külliyede batı yönünde yer alan Sıbyan Mektebi, Evvel ve Sânî medreseleriyle Tıp Medresesi altında arazinin eğiminden kazanılan bir sıra dükkân bulunmaktadır. Tiryaki Çarşısı adıyla tanınan bu dükkânlar tonoz örtülüdür. Caminin doğu yönünde avlu duvarı ve Dârülhadis Medresesi’nin altında bir sıra halinde yer alan tonozlu dükkânlar da Dökmeciler Çarşısı diye tanınmaktadır. Ayrıca Tıp Medresesi’nin kuzeyinde yine arazi eğiminden kazanılan alt kotta, Vezneciler yönünde yer alan ve üzerinde suyolu ile odaları da barındıran yapının altında yine bir sıra tonozlu dükkân mevcuttur.

Odalar

Külliyede caminin kuzey avlu kapısının iki yanı ile üstünde ve dış avlu duvarındaki güney kapıları üzerinde görevliler için yapılmış odalar bulunmaktadır. Ayrıca güneybatı yönünde Bozdoğan Kemeri’nden ayrılarak külliyeye doğru suyolunu devam ettiren yapının üst kotunda bugün yıkık olmakla beraber bir sıra taş odanın olduğu anlaşılmaktadır.

Süleymaniye Su Yolu

Bozdoğan Kemeri’nin ucunda yer alan kubbeden başlayarak külliyeye doğru devam eden bir suyolunun varlığı bilinmektedir. Buradan gelen su sıbyan mektebinin yanında yer alan maksemden külliyeye dağılmaktaydı.

Çeşme

Caminin güneyinde 1792-93 tarihli sade barok üslûbunda bir meydan çeşmesi bulunmaktadır. Köşeleri pahlanmış kare planlı çeşme sivri kubbe ile örtülü olup kesme taştan inşa edilmiştir.

Süleymaniye Cami Nerede? Ve Nasıl Gidilir?

Adres: Süleymaniye Mah. Prof. Sıddık Sami Onar Cd. No:1, Fatih / İSTANBUL

Ulaşım: Toplu taşıma ile ulaşmak isteyenler; 26 – 26A – 26B – 28 – 28D – 30D – 31E – 32 – 33 – 33B – 33ES – 33TE – 33Y – 35 – 36CE – 36KE – 37E – 38E – 44B – 46Ç – 47E – 47N – 48E Hat numaralı otobüsleri kullanarak Haliç Metro Otobüs Duğında indikten sonra yaklaşık 10 dakikalık yürüyüş sonunda oluşabilirler.

Metro ile ulaşmak isteyenler ise; Yenikapı Metro İstasyonunda indikten sonra 10 dakikalık yürüyüş sonunda ulaşabilirler. Konum bilgisi için tıklayın.

Dipnot: Buralara kadar gelmişken Sultanahmet’i gezmek isterseniz sizi şöyle alalım. Yada İstanbul’daki tüm Camilere buradan göz geçirebilirsiniz.

Yadaa hazır Fatih’e kadar gelmişken, Fatih gezilecek yerler için oluşturduğumuz gezi listemize göz atmak isterseniz sizi şöyle alalım. :)