Yaz geldi, çadırını kapan ormana, denize, yaylaya koştu değil mi? Ama popüler kamp alanları bazen o kadar kalabalık oluyor ki, insan “keşke gelmeseydim” diye söyleniyor. İşte tam da bu yüzden, Türkiye’nin dört bir yanından az bilinen, sakin, mis gibi kamp alanlarını sizler için derledik. Her biri ayrı bir cennet, her biri ayrı bir macera. Çantanı hazırla, Türkiye’de az bilinen 10 kamp alanını keşfetmeye hazır ol. :)
1. Sülüklü Göl, Bolu
Bolu’nun Mudurnu ilçesinde, saklı bir hazine gibi duruyor Sülüklü Göl. Adı biraz garip, kabul ediyorum, ama manzarası o kadar güzel ki, gölün ismini unutuyorsun. Bu göl, 300 yıl önce bir heyelan sonucu oluşmuş, etrafı da yemyeşil ormanlarla çevrili. Biz gittiğimizde sabah kuş sesleriyle uyandık, hava mis gibi çam kokuyordu. Sülüklü Göl’ün en güzel yanı, kalabalıktan uzak olması. Yani çadırını kur, kahveni yap, göl manzarasına karşı keyfine bak!
Hikaye ve Tarihçe: Sülüklü Göl’ün adı, bir zamanlar gölde yaşayan sülüklerden geliyor. Eskiden köylüler bu sülükleri toplayıp ilaç yapımında kullanırmış, şimdi sülük yok ama doğa aynı doğa. Göl, 1. derece sit alanı olduğu için yapılaşma yasak, bu da doğallığını korumuş, şimdilik…
Ulaşım: İstanbul’dan yaklaşık 3 saatlik bir yolculukla ulaşılıyor. Mudurnu’ya vardıktan sonra stabilize bir yoldan 15-20 dakika tırmanıyorsun.
Fiyat: Göl çevresinde özel bir tesis yok, yani ücretsiz kamp yapabiliyorsun.
2. Teke Koyu, Datça
Datça’nın bu minik koyu, tam bir “burayı nasıl buldular?” dedirten cinsten. Palamutbükü’nün gölgesinde kalan Teke Koyu, sakinliğiyle kalbimizi çaldı. Deniz o kadar berrak ki, balıkları sayabiliyorsun. Bizim gittiğimizde akşamüstü gün batımı vardı, valla bayıldım! Çadırını denize sıfır kuruyorsun, rüzgar hafif hafif esiyor, daha ne olsun?
Hikaye ve Tarihçe: Teke Koyu, yerel halkın bildiği ama turist kalabalığının henüz keşfetmediği bir yer. Datça’nın doğal güzellikleri zaten dillere destan, ama bu koyun sakinliği başka. Eskiden balıkçıların dinlenme noktasıymış, şimdi kampçıların gizli kaçış rotası.
Ulaşım: Datça merkeze 15 km mesafede. Özel araçla ya da Datça’dan dolmuşla Palamutbükü’ne gidip, oradan 2-3 km yürüyerek ulaşabilirsin. Yol biraz taşlı, ama manzara her şeye değiyor.
Fiyat: Ücretsiz bir kamp alanı, ama tesis yok. Yakınlarda market veya kafe de bulunmuyor, o yüzden erzaklarını iyi planla.
Öneri: Deniz ayakkabısı getirin, çünkü koy çakıllı.
3. Zeytinli Yaylası, Kazdağları
Kazdağları’nda kamp denince herkesin aklına popüler yerler gelir, ama Zeytinli Yaylası bir başka. Çam ormanlarının arasında, serin mi serin bir hava, tertemiz su kaynakları… Biz buraya yaz ortasında gittik, sıcaktan bunalan bünyemize ilaç gibi geldi.
Hikaye ve Tarihçe: Kazdağları, mitolojide “İda Dağı” olarak geçiyor, hani şu Zeus’un Truva Savaşı’nı izlediği yer. Zeytinli Yaylası da bu efsanevi dağın gizli köşelerinden. Yerel halk burayı yazlık mesire alanı gibi kullanıyor, ama kampçılar için henüz çok bilinmiyor.
Ulaşım: Edremit’ten yaklaşık 30 km. Özel araçla ya da minibüsle Zeytinli Köyü’ne ulaşıp, oradan patika yollardan yaylaya tırmanıyorsun. Yol biraz yokuş, ama manzara her şeye bedel.
Fiyat: Ücretsiz, ama tesis yok.
Öneri: Ateş yakmak yasak, o yüzden küçük bir kamp ocağı getirmekte fayda var.
4. Sarısu Yaylası, Trabzon
Karadeniz’in yaylaları zaten bir başka, ama Sarısu Yaylası az biliniyor ve bu yüzden sakin. Bulutların üstünde kamp yapmak isteyenler için burası tam bir cennet. Biz gittiğimizde sis bastırmıştı, çadırdan çıkıp manzaraya bakarken kendimi masalda sandım.
Hikaye ve Tarihçe: Sarısu Yaylası, Trabzon’un Tonya ilçesinde, 1800 metre yükseklikte. Yerel halkın yazın hayvanlarını otlattığı bir alan, ama kampçılar için yeni yeni keşfediliyor. Yaylanın etrafındaki ormanlar ve çiçekler, insanı başka bir dünyaya götürüyor.
Ulaşım: Trabzon’dan Tonya’ya minibüsle, oradan da stabilize yolla yaylaya çıkıyorsun. Yol biraz zahmetli, ama 4×4 araçla rahat edersin.
Fiyat: Ücretsiz. Tesis yok, ama yaylada birkaç ev var, köylülerden temel ihtiyaçlar için yardım isteyebilirsin.
5. Cehennem Deresi Kanyonu, Artvin
Adı korkutucu, ama manzarası büyüleyici! Cehennem Deresi Kanyonu, Artvin’in Arhavi ilçesinde, tam bir maceraperest noktası. Buraya kamp kurmaya gittiğimizde biraz tırstık, çünkü kanyonun derinliği ve sessizliği insanı büyülüyor. Ama çadırı kurup ateş başında kahve içince her şey müthiş oldu!
Hikaye ve Tarihçe: Kanyon, Karadeniz’in vahşi doğasının en güzel örneklerinden. Yerel efsanelere göre, kanyona girenler geri dönmezmiş, ama merak etme, sadece efsane! Doğa sporcuları ve kampçılar için henüz popüler değil, bu yüzden bakir bir alan.
Ulaşım: Artvin’den Arhavi’ye, oradan da kanyonun Isparta girişine araçla ulaşılıyor. Yol biraz zorlu, teknik ekipman gerekebilir.
Fiyat: Ücretsiz, ama tesis yok.
6. Torkul Gölü, Düzce
Düzce’nin bu minik gölü, sakinlik arayanlar için birebir. Etrafı ormanlarla çevrili, kuş sesleri eşliğinde kamp yapmak insanı resmen yeniliyor. Biz buraya sonbaharda gittik, yaprakların göle yansıması kartpostal gibiydi. Valla, şehir hayatından sonra burası terapi gibi geldi!
Hikaye ve Tarihçe: Torkul Gölü, volkanik bir krater gölü. Düzce’nin az bilinen güzelliklerinden biri, yerel halk dışında pek kimse uğramıyor. Gölün etrafındaki patikalar, doğa yürüyüşü için ideal.
Ulaşım: Düzce merkezden 30 km, stabilize yolla ulaşılıyor. Özel araç şart, toplu taşıma yok.
Fiyat: Ücretsiz, tesis yok. Yanına her şeyi al, çünkü göl çevresinde market falan bulamazsınız.
7. Kastro Koyu, Kırklareli
Karadeniz’in Trakya kıyılarında, İğneada’ya yakın Kastro Koyu, tam bir saklı cennet. Denize sıfır çadır kuruyorsun, dalga sesleriyle uyuyorsun. Biz gittiğimizde sabah erkenden denize girdik, su buz gibiydi ama değdi!
Hikaye ve Tarihçe: Kastro, İğneada Longoz Ormanları’nın hemen yanında. Longozlar, su basan ormanlarıyla dünyada nadir görülen bir ekosistem. Koy, balıkçıların ve yerel halkın bildiği bir yer, ama kampçılar için henüz keşfedilmemiş.
Ulaşım: İstanbul’dan 3 saat, Kırklareli’nden 1 saat. İğneada’ya vardıktan sonra Kastro’ya 5 km’lik bir yol var.
Fiyat: Ücretsiz, ama tesis yok. Yakınlarda birkaç pansiyon var, acil durumda oralara bakabilirsin.
Öneri: Longoz ormanlarında yürüyüş yapmadan dönme.
8. Avlan Gölü, Antalya
Antalya deyince akla deniz gelir, ama Avlan Gölü başka bir dünya. Beydağları’nın eteğinde, sakin ve serin bir kamp alanı. Biz yaz sıcağında gittik, gölün serinliği ilaç gibi geldi. Kuş gözlemcileri için de cennet, her yer kuş sesiyle dolu!
Hikaye ve Tarihçe: Avlan Gölü, bir zamanlar tarım için kullanılıyormuş, ama şimdi koruma altında. Etrafındaki çam ormanları ve dağ manzarası, insanı mest ediyor. Göl, endemik kuş türleriyle ünlü.
Ulaşım: Antalya’dan Elmalı’ya, oradan göle 10 km. Özel araçla rahat, ama minibüsle Elmalı’ya gelip yürüyebilirsin.
Fiyat: Ücretsiz, tesis yok. Göl kenarında birkaç piknik alanı var.
Öneri: Göl kenarında ateş yakmak yasak, o yüzden kamp ocağı getirmeyi unutma.
9. Çat Vadisi, Rize
Rize’nin Çamlıhemşin ilçesinde, Fırtına Deresi’nin yanında Çat Vadisi var. Burası tam bir Karadeniz rüyası! Çadırını dere kenarına kuruyorsun, suyun şırıltısıyla uyuyorsun. Biz gittiğimizde yağmur yağdı, ama o bile keyifliydi.
Hikaye ve Tarihçe: Çat Vadisi, Kaçkar Dağları’nın eteğinde, asırlık köprüleriyle ünlü. Yerel halkın yayla göçleri için kullandığı bir alan, ama kampçılar için henüz yeni bir rota.
Ulaşım: Rize’den Çamlıhemşin’e minibüsle, oradan Zilkale yoluyla vadiye ulaşılıyor. Yol stabilize, ama manzara her şeye değiyor.
Fiyat: Ücretsiz, tesis yok. Yakınlarda birkaç köy evi var, oradan yiyecek temin edebilirsin.
Öneri: Dere kenarında kamp yaparken su geçirmez çadır şart. Bir de Kaçkarlar’a trekking yapmayı planla, muhteşem!
10. Gökçesu Camping, Muğla
Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde, Gökçesu Camping biraz daha donanımlı bir yer. Ama hâlâ az bilinen bir nokta. Göl kenarında kamp yapıyorsun, istersen rafting bile yapabiliyorsun. Biz buraya arkadaşlarla gittik, hem doğa hem macera derken süper vakit geçirdik!
Hikaye ve Tarihçe: Gökçesu, Köyceğiz’in doğal güzelliklerinden biri. Bölge, rafting ve doğa sporları için popüler, ama kamp alanı hâlâ sakin. Yerel işletmeler, doğaya zarar vermeden hizmet veriyor.
Ulaşım: Muğla’dan Köyceğiz’e minibüsle, oradan kamp alanına 10 dakikalık bir yolculuk. Özel araçla daha kolay.
Fiyat: Çadır başı 150-300 TL (2025 itibarıyla). Tuvalet, duş, mutfak gibi imkanlar var.
Öneri: Rafting yapmayı düşünüyorsan, önceden rezervasyon yaptır.