İstanbul Efsaneleri, İstanbul’da yer alan çeşitli yerlerle ilgili olarak anlatılan hikayelerdir. Bu hikayeler, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını koruma amacıyla yayınlanmış olabilir.
Kısa bilgi: İstanbul‘daki bu güzel hikayeleri okurken, İstanbul’daki Tarihi Müzeler için oluşturduğumuz listemize de bir göz atarak bahsi geçen yerleri yakından inceleme şansına erişebilirsiniz.
İstanbul Efsaneleri ve Keşfedilmeyi Bekleyen Hikayeler
Örneklerine bakılacak olursa, İstanbul’da yer alan Ayasofya, Topkapı Sarayı, Galata Kulesi, İstanbul Boğazı ve Süleymaniye Camii gibi yerlerle ilgili olarak anlatılan efsane hikayeler vardır.
1. Çemberlitaş’ın Tarihi ve Kutsal Emanetler
57 m uzunluğu bulunan sütunu, Bizans İmparatoru Konstantin Roma’da bulunan Apollon tapınağından söktürerek şimdilerde bulunduğu meydana diktirmiştir.
Bu meydanın eski adı ise Forum Konstantin’dir. İmparator Konstantin her ne kadar 330 yılında İstanbul’a getirerek diktirdiği bu sütunun üstüne kendi heykelini koydursada, aslında bu sütun ilk yapıldığı zamanda üzerine doğan güneşi selamlayan Apollon heykeli bulunmaktaydı.
İmparator Konstantin’in sütun üzerindeki heykelinden sonra, sütunun üzerine Bizans İmparatoru Julianus ve Theodosius’un heykelleride konuldu.
Çemberlitaş sütunu 1107 yılında yaşanan büyük kasırga sonu yıkılmış ve I. Aleksios tarafından verilen emir ile bu sütun onarılmıştır. Sütunun onarılmasının hemen ardından I. Aleksios’un kaidesi olarak bilinen başlık ve büyük bir haç sütunun tepesine konulmuştur.
1453 yılındaki fetihten hemen sonra Çemberlitaş’ın üzerine konulan haç indirilmiş ve 1470’li yıllardan hemen sonra ise I. Selim Çemberlitaş’ı yeniletmiştir.
2. Çemberlitaş Kutsal Emanetler Efsanesi
Yeni Romanın kutsal bir simgesi sayılan Çemberlitaş, Pagan Roma döneminde büyük bir kırılma noktası olarak sayılır. Birden fazla tanrının olduğuna inanıldığı dönemde, kitabi bir inanca adım atan yeni Roma için Çemberlitaş oldukça önemliydi.
Çemberlitaş’ın yapımı ve inşası Roma İmparatoru Konstantin için kolay değildi. Bilinene göre; Roma İmparatoru Konstantin’in annesi Helen Kudüs’e yolculuk yaparak orada bulunduğu ve Hz. İsa’nın mezarı olduğuna inanılan mezarı açtırarak, mezarın içerisinde bulunan kutsal toprak, kutsal çiviler, gerçek haç parçaları, kutsal ekmek kırıntıları, kaymak taşından yapılan kutsal kase gibi Hz. İsa ve diğer peygamberlere ait olduğu düşünülen birçok nesneyi İstanbul’a getirmiştir.
MS 325 yılında alınan Roma ile birlikte Pagan Roma dönemi bitmiştir ve Apollon Tapınağı yıktırılmıştır. Yıkılan tapınağın ardından Roma İmparatoru Konstantin tarafından bu tapınaktan getirilen taşlar ile Çemberlitaşı yaptırmıştır.
3. Çemberlitaş’ın Altında Yer Alan Gizemli Oda’nın Sırrı
İstanbul efsaneleri bakımdan bir diğer ise; Katolikler tarafından Çemberlitaş’ın altında Hz. İsa’ya ait olduğuna inanılan Çarmıhın parçaları ve çivileri bulunduğuna inanılır. Roma ve Bizans Dönemlerine ait olan kaynaklarda Çemberlitaş’ın altında Hz. İsa’nın Çarmıh parçaları ve çivileri olduğuna dair bilgiler verilmiştir. Hz. İsa’nın Çarmıh parçaları ve çivileri Hristiyanlık inancında önemli bir yere sahiptir.
Katoliklerin kiliselerinde koyu bir mayi ile doldurulmuş olan küçük şişelerde “ İsa’nın Kanı “ olduğuna inanılmaktadır. Katoliklerin inancına göre ise İsa çarmıha gerildikten sonra onu çarmıhtan indiren Havarilerden biri İsa’nın akmakta olan kanını 12 Havari ile yemek yedikleri kaba koymuş ve ardından şişelere doldurmuştur.
Çemberlitaş’ta yer alan Konstantin’in heykelinin yapımı sırasında İsa’nın çarmıhında bulunan kalıntıların heykele eklendiği söylenmektedir.
4. İstanbul Kapalıçarşı Efsanesi
Kapalıçarşı’nın 48 m x 36 m ölçülerine sahip olan Cevahir Bedesteni ( İç Bedesten ) oldukça tartışmalı bir Bedesten olsa da büyük ihtimalle Bizans Dönemi’nde kalan bir yapı olduğu düşünülmektedir.
Kapalıçarşı’da bulunan Sandal Bedesteni ( Yeni Bedesten ) 1460 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan ikinci Bedesten’dir. Sandal Bedesteni adını kullanılan bir yolun pamuk diğer yolun yolun ise ipekten dokunmuş olan ve Sandal denilen kumaşların satılmasından almıştır.
Kapalıçarşı’nın kuruluş yılı ise bu yapının inşaatına başlanan 1460 yılı kabul edilir. Kapalıçarşı’nın asıl büyük yapısını ise Kanuni Sultan Süleyman ahşap olarak yaptırmıştır. Kapalıçarşı’nın içerisi 30.700 m2 ve bu metrekarede 66 sokağın yanı sıra toplam 4.000 dükkan bulunmaktadır.
Kapalıçarşı zaman içerisinde büyütülmüş ve genişletilmiştir. Kapalıçarşı’nın içerisinde son zamanlarda toplam olarak 5 cami, 1 mektep, 7 çeşme, 1 sebil, 10 kuyu, 1 şadırvan, 24 kapı ve 17 adet han bulunmaktaydı.
15. yüzyıldan kalma kalın duvarlara sahip olan Kapalıçarşı bir seri kubbe ve örtülü olan eski iki yapının etrafı olarak bilinmekteydi, daha sonralarda gelişen sokaklar ile Kapalıçarşı’ya yapılan ekler sayesinde burası büyük bir alışveriş merkezi olmuştur. Kapalıçarşı’da daha önceleri el işi yapan ve her bir sokağında ayrı bir meslek icra edilen bir çarşıydı.
5. Yerebatan Sarnıcı ve Efsaneleri
526-527 yılları arasında yapılan Yerebatan Sarnıcı o dönemlerde İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yaptırılan bir kapalı su sarnıcı’dır. Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya’nın güneybatısında bulunan Soğukçeşme Sokağı’nda bulunmaktadır.
Yerebatan Sarnıcı’nın içerisinde bulunan suyun içinden yükselen mermer yapılar nedeniyle buraya halk arasında Yerebatan Sarayı denilmektedir. Yerebatan Sarnıcının üzerinde ise daha önceleri bazilika bulunmaktaydı, bu yüzden buraya Bazilika Sarnıcı da denilmektedir. Hadrianus su yollarına bağlanan ve şehrin hem birinci hem de ikinci tepeleri arasında bulunan bölgelerin su ihtiyacını karşılamak için yapılan Yerebatan Sarnıcı, Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırılmıştır.
Yerebatan Sarnıcı daha sonra İstanbul’un fethedilmesinin hemen ardından ise Bahçe Kapısı ve Sarayburnu etrafına su dağıtımı yapılması için kullanıldı.
6. Gizemli Medusa Başı
Bilinen hikayeye göre Medusa yeraltında yaşayan ve dişi canavar olarak bilinen üç Gorgona kız kardeşten birisidir. Yılan başına sahip olduğundan dolayı Medusa ile göz göze gelenler taşa dönüşmektedir. Zeus’un oğlu Perseus’a aşık olan Medusa’nın siyah gözleri, uzun saçları ve güzel bir vücudu vardı.
O dönemlerde Perseus’a aşık olan bir diğer kişi ise Athena’ydı ve bu yüzden Medusa’yı oldukça kıskanmaktaydı. Medusa’nın saçlarını ise yılana çeviren kişi Athena’dır. Athena Medusa’yı lanetlendirerek ona bakan kişilerin taşa dönüşmesine sebep olmuştur. Perseus bu durumu düşmanlarına karşı kullanmak için Medusa’nın başını keserek savaşlarda kullanmaya başlamıştır.
7. Gözyaşı Sembolleri
İstanbul efsaneleri listemizin en ilgi çekici hikayelerinden biri ise; Ağlayan Sütunlar saray için çalışmakta olan ve Yerebatan Sarayının yapımı sırasında ölen kölelerin anısına yapılmıştır. Yerebatan Sarayının inşaatı sırasında neredeyse 7 binden fazla köle çalışmış ve burada hayatını kaybetmiştir.
Burada yer alan sütunun üzerinde ise gözyaşı şekilleri bulunmakta ve buradan akan sular sayesinde sütunun ağladığı hissi uyanmaktadır. Bilinen bir diğer efsaneye göre ise; Yerebatan Sarayı’nın kapıları her kapandığında burada ölen kölelerin ağlama sesleri duyulur.
8. İstanbul’un Fethi ve Eskici Baba Efsanesi
İstanbul’un Fethi 6 Nisan 1453 ve 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında toplam 53 gün süren ve Osmanlı Padişahı II. Mehmed tarafından yönetilen Osmanlı ordusu ile Bizans İmparatorluğu arasında yaşanan ve dönemin Başkenti olan İstanbul’un Fetih edilmesidir.
İstanbul’un Fethinden sonra 1058 yıl hüküm süren Doğu Roma yıkılarak yerine Osmanlı Devleti kurulmuştur. İstanbul’un Fethi ise Orta Çağın bitimi Yeni Çağ’ın başlangıcı olarak bilinir. İstanbul daha önceleri ise 7. ve 8. yüzyıllar arasında Abbasiler ve Emeviler tarafından da kuşatılmıştır. 1204 yılında yaşanan IV. Haçlı Seferi sonrasında İstanbul Haçlıların kuşatmasına maruz kaldı ve Haçlılar tarafından zaptedildi.
Haçlılar 1204 yılında kendi inançlarına ( Orta Çağ ve Katolik ) uygun olan Latin İmparatorluğu’nu kurarak Bizans’ı parçaladılar. Haçlıların Bizans’ı parçalamasından hemen sonra ise bazı Bizans aileleri Trabzon ve İznik taraflarına yerleşerek kendi devletlerini yeniden kurdular.
9. Eskici Baba Efsanesi
Bilinen efsaneye göre Eskici Baba 17. yüzyılda yaşamış olan ve ayakkabı tamirciliği yapan biridir. Büyük Camide namaz kılan cemaat, Eskici Babanın camiye gelmeyip dükkanında çalıştığını ve oradan gelen çekiç seslerinden rahatsız olduklarını Kadıya şikayet ederler.
Bunun üzerine Kadı iki zaptiye’yi Eskici Babaya göndererek huzuruna çağırır, zaptiyeler Eskici Babaya Kadının onu neden huzuruna çağırdığı anlatırlar, bunun üzerine Eskici Baba zaptiyeler den gözlerini kapatmalarını ister, bunun üzerine zaptiyelere gözlerini kapatır ve gözlerini geri açtıklarında ise kendilerini Mekke-i Mükerreme’de Kabe’nin yanında görürler.
Zaptiyeler gözlerini geri açtıklarında ise gördükleri şey karşısında şaşkına dönerler ve Eskici Babanın neden Kadının huzuruna gelmediğini nasıl anlatacaklarını düşünürler fakat sonunda ise gerçeği Kadıya söylerler. Eskici Baba şu anda kendi dükkanının arka kısmında yer alan ve şu anda orada bulunan Sebilci Mehmed Vakfı arasında gömülüdür.
10. Ayasofya Efsaneleri
Ayasofya’nın bilinen birçok efsanesi vardır. Bunların arasında ise en çok bilene efsaneler, Ayasofya’da kaybolan mimar, Nuh’un gemisi, Ayasofya’da görülen melek ve kadın mezarıdır. Bu efsaneler Ayasofya efsaneleri arasında en yaygın olanlarıdır.
Kaybolan Mimar: Bilinen efsaneye göre Ayasofya’yı inşa eden mimar Frengistandan getirilen ve çok yetenekli olan bir mimardır. Ayasofya’nın temeli atılırken, zeminde bulunan suya inilene kadar toprak kırk arşın kazılır ve temelin derinliği yüksek bir derinliğe sahip olur. Ayasofya’nın duvarları ise kargir olarak inşa edilir ve Ayasofya’nın kubbesi örülür.
Fakat kubbenin üstü kapanacığı sırada ise Ayasofya’nın mimarı bir anda ortadan kaybolur. Ayasofya’nın mimarı ne kadar aransada bulunamaz. Konstantin bütün mimarları Ayasofya’nın bitimi için toplasada hiçbir mimar Ayasofya’yı bitirmeye cesaret gösteremez ve Ayasofya 18 yıl boyunca tamamlanamaz.
Ayasofya’nın mimarı Frengistana geri dönerek burada ulu bir kilise yapmıştır. 18 yıl sonra Konstantiniye geri dönen mimar yakalanır ve huzura çıkarılır.
Nuh’un Gemisi: Bilinen efsaneye göre Ayasofya’nın kapılarının yapımında kullanılan ahşaplar Nuh’un gemisinden alınarak yapılmıştır. Başka bir efsanede ise bu kapılarda kullanılan ahşaplar Yahudilerin kutsal levhalarını sakladıkları sandığın parçalarıdır.
11. Ayasofya’da Görülen Kadın Mezarı
Üçüncü defa yapılan Ayasofya’nın yapılması gereken yerde bulunan evlerin boşaltılarak yıkılması gerekmekteydi. Bir ev sahibi hariç diğer ev sahipleri evlerinin yıkılmasını kabul eder.
Evinin yıkılmasını kabul etmeyen dul Anna imparatora evini ancak öldükten sonra Ayasofya’ya gömülmesi şartı ile satacağını söyledi, imparator kadının bu teklifini kabul eder ve dul Anna öldükten sonra Ayasofya’nın kuzeyinde bulunan kemerin altına gömülür.
12. Ayasofya’da Görülen Melek
Bilinen efsaneye göre Ayasofya’nın yapımı sırasında burada bir bekçi bulunmaktaydı. Ayasofya inşaatında bekleyen bekçi ise burada Aziz Mikail’e adanan küçük bir kiliseyi beklemekteydi. Bu kiliseyi bekleyen bekçiye bir gün Aziz Mikail görünür ve inşaat ustalarının nerede olduğunu sorar.
Bekçi inşaat ustalarının yemek olduğunu söylemesinin ardından Aziz Mikail ustalara haber vermesini ve Ayasofya’ya adanmış olan kilisenin bir an önce bitmesi gerektiğini söyler ve Aziz Mikail bekçiye İsa’nın gücü bende olduğu için sen dönene kadar burayı ben koruyacağım der. Bekçi saraya giderek imparatora herşeyi anlatır ve imparator tarafından Roma’ya gönderilir.
13. Ab-ı Hayat Marmara Denizi’nin Altındadır
Ab-ı Hayat bilinen diğer adlarıyla ise bengisu, hayat suyu, dirilik suyu, aynü’l-hayat, nehrü’l-hayât, âb-ı câvidânî, âb-ı zindegî, hayat kaynağı, hayat çeşmesi ve âb-ı Hızır veya âb-ı İskender olarak da bilinmektedir. Ab-ı hayat suyu içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan sudur. Ab-ı hayat, dünyada bilinen bütün mitolojilerde geçmektedir. Ab- ı hayat suyunu için kişi ölümsüzlüğü kazanır ve bir ömür boyu yaşadığına inanılır.
Makedonya kralı İskender balık tutmak için gittiği bir dereye gider, fakat İskender derede bulunan balıkları tutamaz. Daha sonra İskenderin yanına yaşlı bir adam gelerek kolay bir biçimde balıkları yakalayıp İskendere verir.
İskender yaşlı adamın balıkları bu kadar kolay yakalamasına sinirlenir, balıkların pişmediğini gören İskender daha çok sinirlenerek yaşlı adamın kafasını keser. Yaşlı adamın kafasından akan kan suya dönüşerek çukurları doldurmuş ve burada bir deniz ( marmara denizi ) oluşmuştur. Bu yüzden ab-ı hayat suyunun Marmara Denizi altında olduğuna inanılır.
14. Kız Kulesi Efsanesi
Kız Kulesinin bilinen birçok efsanesi vardır bunlardan biri ise, Kız Kulesinin Galata Kulesine olan aşkı.
Bilinen bir efsaneye göre Kız Kulesi bir gün Galata Kulesine aşık olur. Aynı şekilde Galata Kulesi de Kız Kulesine aşıktır. Ama Galata Kulesi ile Kız Kulesinin arasında bulunan tek engel ise İstanbul Boğazıdır.
İstanbul Boğazı Kız Kulesi ile Galata Kulesinin kavuşmasına engel olmaktadır. Galata Kulesi Kız Kulesine o kadar çok mektup yazar ki her mektubunda ise Kız Kulesine olan aşkını, hasretini ve özlemini dile getirir.
Hezarfen Ahmet Çelebi uçmak için Galata Kulesinin tepesine çıktığı sırada Galata Kulesi Hezarfen Ahmet Çelebiye Kız Kulesine yazdığı mektupları verir ve ona olan aşkını söylemesini ister. Hezarfen Ahmet Çelebi uçuşunu gerçekleştirdiği sırada Kız Kulesine Galata Kulesinin ona yazdığı mektupları verir. Kız Kulesi ise aşkının karşılıklı olduğunu anlayınca sevinir.
15. İstanbul’un Kuruluş Efsanesi
İstanbul efsaneleri listemizin son hikayesi ise; Yunan Mitolojisinde önemli bir yere sahip olan Kral Byzas’ın İstanbul’un kurulmasındaki efsanesi oldukça fazla bilinmektedir. Bilinen efsaneye göre Kral Byzas Yunan yarımadasını terk ederek kendine yeni bir koloni kurar. Yeni şehrini nereye kurması gerektiğini bilmeyen Kral Byzas, Delphi tapınağına giderek orada bulunan kahine sorar.
Kahin ise Kral Byzasa yeni kuracağı şehri Körler ülkesinin karşısına kurması gerektiğini söyler. Kral Byzas halkını da yanına alarak İstanbul Boğazı’nı geçer ve şimdiki adıyla bilinen Kadıköy’e ( Khalkedon ) gelirler. Kral Byzas Sarayburnu’nda geçerek İstanbul’un kurulmasındaki temelleri atar.