Sizler için koca bir arşiv daha oluşturduk. İstanbul’daki mesire yerlerini, piknik alanlarını tek tek tanıtıp bir liste haline getirdik. Aralarında mutlaka atladıklarımız vardır ama amacımız sayfa, sayfa dolaşmanıza engel olmak, gezilecek yerleri ayağınıza getirmek. Gününüz mutlu geçmesi dileği ile tanıtım yazımıza başlıyorum.
Emirgan Korusu
: Sarıyer ilçesinde bulunan bu koru, Boğaz kıyısında Emirgan ve İstinye semtleri arasında bulunan bir ormancıktır. Özellikle kar yağdığı zamanlarda çok güzel bir hale bürünen bu yer yılın her mevsimi ayrı bir güzelliğe sahiptir. Bünyesinde her türlü rengi bulundurup büyüleyen bu koruya hafta sonu yerine hafta içi gitmenizi öneririm. 120 den fazla ağaç türü bulunan burada, kalabalıktan sıyrılıp çok güzel vakit geçirme imkanı bulabilirsiniz.
Çamlıca Tepesi: Büyük Çamlıca da denilen bu tepenin ilk kullanımı Osmanlı zamanında IV. Murad döneminde gerçekleşmiştir. Boğaz manzarasına sahip olan Çamlıca Tepesi’ne sadece simit – çay keyfi yapmak için bile gidebilirsiniz. Özellikle akşam gezmelerinin adresi olması nedeniyle, İstanbul Boğazı manzarasının gece güzelliğini görmenizi sağlar.
Göktürk Göleti: İstanbul gibi gürültülü bir şehirde huzurlu, sessiz sakin bir yer arayanlar için saklı kalmış bir doğa harikası. Hafta sonu pikniği yapmak ve doğa turuna çıkmak isteyenlerin uğrak noktası olan Göktürk Göleti, doğanın kendine has sesiyle bu küçük tatil kaçamağınıza renk katıyor. Ayrıca belirtmeliyim ki burası, bisiklete binmek için de çok güzel bir mekan.
Saklı Göl: Şile’nin Kamandere köyünde bulunan Saklı Göl, tam anlamıyla yeşil ile mavinin birleştiği bir yer. Özellikle doğayla iç içe bir kahvaltı yapmak isteyenlerin vazgeçilmez adresi olan bu göl temiz havasıyla, yürüyüş yapmak için de çok özel bir mekan olma özelliği taşıyor. Hafta sonları çok kalabalık olduğundan hafta içi gelmenizi ya da hafta sonu gelecekseniz erken saatte gelmenizi öneririm.
Aydos Mesire Alanı: Bünyesinde tepe, orman ve gölet bulundurmasıyla adeta bir doğa bütünlüğü oluşturan bu mesire alanı, o güzel görüntüsü ve temiz havasıyla sizleri bekliyor. İstanbul’un en yüksek tepesini bulunduran bu alanda, şehri ayaklarınızın altında hissedeceksiniz. Eski dönemlerde av alanı olarak kullanılmış olan bu alan, Kartal’da yer alıyor. Adını Roma Dönemi’nde Aydos Kalesinden alan bu alanın 4 farklı girişi bulunmakta.
Mihrabat Korusu: İstanbul’da manzaraya en çok doyacağınız yerlerden biri olan Mihrabat Korusu, özellikle kahvaltı keyfi yapmak isteyenler için güzel bir mekan. Yemekleri gidenleri çok memnun etmese de bu manzara için buraya yürüyüş yapıp gezmeye gidenlerin sayısı çok fazla. Böyle bir mekanın Osmanlı zamanında bir paşa tarafından yüz görümlüğü olarak kullanılmış olması ise son derece şaşırtıcı. Şehrin boğucu havasından biraz olsun kaçmak isteyenler burada istediklerini bulacaktırlar.
Mimar Sinan Kent Ormanı: Alibeyköy baraj gölünün etrafında bulunan bu alanı faytonla ya da tren ekspresiyle dolaşmanız mümkün. Göl manzarası eşliğinde çayınızı içebileceğiniz bu mekanda aracınızı park edebileceğiniz park alanı, piknik yapmak için masalar ve herkesin hizmetine sunulmuş hijyenik lavabolar bulunmakta. 7’sinden 70’ine herkesin eğlenip rahatlayabileceği bu alanda İstanbul’u yukarıdan seyredebilmek için yapılmış ahşap kuleler bulunmaktadır.
Yalıköy: 12 km2’lik sahile sahip bu bölge Çatalca ilçesinde bulunan eski bir balıkçı köyüdür. Turizm çok fazla gelişmemiş ancak doğa severlerin tercih ettiği bir mekan. Köyün çevresinde bulunan orman ve sahildeki kum buranın geçim kaynağını oluşturmakta. Yürüyüş yapmak ve avcılık yapmak gibi aktiviteleri gerçekleştirebileceğiniz Yalıköy, daha çok orta ve üst gelirliler için hafta sonu tatillerine ev sahipliği yapmaktadır.
Ağva: Tarihteki birçok uygarlığın geçiş yeri olan Ağva’da birçok tarihi kalıntı bulunmaktadır. Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekanı olan bu sahil kasabasına 14. Yüzyılda Türkmen boyları yerleşmiş ve günümüzdeki Ağvalılar da bu Türkmen boylarının neslinden geliyor. Derelerde deniz bisikleti veya kano ile gezebilir, motorlu teknelerle yapılan daha uzun süreli gezintilere katılabilirsiniz. Yürüyüş yapmak için de son derece uygun olan bu kasabanın nüfusu 3 bin civarında ancak yazın hafta sonları bu rakam yaklaşık olarak 10 bin civarına kadar çıkıyor.
Fatih Korusu: Daha çok Otağtepe adıyla bilinen Fatih Korusu, şehri seyredip bol bol fotoğraf çekebileceğiniz bu muhteşem yer. Eğer İstanbul’un bir balkonu olacak olsaydı orası muhtemelen burası olurdu. FSM köprüsünü ve boğazı seyredebileceğiniz, sevdiklerinizle gelip huzur bulacağınız Otağtepe’ye hafta içi boş bir zaman bulup gelmenizde fayda var. Hafta sonu biraz kalabalık olabileceği için hafta içi gelmeniz halinde çok daha sessiz bir ortam içerisinde sevdiklerinizle çok güzel vakitler geçirebilirsiniz.
Karaburun Köyü: Arnavutköy sınırları içerisinde yer alan Karaburun Köyü, Kilyos’ tan sonra en çok ziyaret edilen ikinci plaj. Belediyenin çalışmaları sonucunda yakın zamanda tatil merkezine dönüştü. Bu köyde sörf, kano ve yamaç paraşütü gibi faaliyetler yapılmakta, ayrıca 3. Köprünün yapılışıyla da daha çok ilgi çekeceği düşünülmektedir.
Belgrad Ormanı: Bol bol oksijen alıp, doğa yürüyüşleri yapabileceğiniz, çocukların keyifli vakitler geçirebileceği, bisiklet turları yapabileceğiniz İstanbul’da yer alan bir cenneti tanıtacağız. Belgrat ormanı yetmiş bir çeşit kuş ve on sekiz memeli hayvan türü onlarca çeşit ağaca ev sahipliği yapıyor. İstanbul dışına çıkmadan doğanın keyfinin çıkarmak istiyorsanız Belgrad Ormanı sizleri bekliyor.
